Background


1986 yılı idi, madrid yeni dünya basketbol şampiyonası'na ev sahipliği yapıyor iken henüz hiçbir şeyin farkında değildik. hayır, drazan petrovic'in yıllar sonra -hayatının baharında- trafik kazasında öleceğini de bilmiyorduk, sabonis'in nba'ya gidip 40 yaşına kadar potaya top fırlatacağını da...

bildiğimiz, bu şampiyonaya 24 takımın katıldığı ve bunun tarihi bir rekor olduğuydu. turnuvanın kesin favorisi ise yugoslavya ve o olamaz ise sovyetler birliği idi. (abd, o sırada nba oyuncularının bu tip uluslararası organizasyonlarda oynaması yasak olduğundan kolej ligi oyuncuları ile geliyor ve pek de etkili olabilecek gibi görünmüyordu.)

bilmediğimiz başka şeyler de vardı. turnuvanın iki favorisi yarı finalde karşı karşıya gelecek ve unutulmaz bir maç çıkaracaklardı. yugoslav takımı 9 sayı öndeydi ve finale çıkması kesin gibiydi. maçın bitimine 52 saniye vardı ama o sırada hucüm süresi 30 saniye idi, bugünkü gibi taktik faul de yapamıyordunuz çünkü rakip takım, topu yandan oyuna sokma ile atış yapma arasında seçim yapma hakkına sahipti.

bu sırada sovyet oyuncular, yaşamın sihrini keşfetme uğraşı içine girdiler, herşey geri döndürülebilirdi, bitmiş bir maç bile; inanılmaz bir şey yaptılar, üçlük atıp rakipten topu tekrar kaptılar, yeniden üçlük gönderdiler potaya. kalan son 3 sayıyı kapatmak için vilade divac'ın hatalı yürümesini bekleyeceklerdi. ve divac da bu sihre kapılmış olacak ki hatalı yürüdü. bu son üçlük maçı uzatmaya, uzatma dakikaları da sscb'yi finale taşıyacaktı.



morali bir hayli bozulan yugoslavya, bronz madalya ile yetinecekti. biz ise finalde yaşayacağımız "şahane"den hala habersizdik. sovyet takımının abd karşısında gösteri maçına çıkacağına inancımız tamdı. maç saati geldiğinde abd koç'unun, 1,69'luk bugs'ı oyuna sürmesi neşemizi daha da arttırmıştı. herhalde abd koç'unun kazanma inancı sıfırdı ve muhteşem sovyet beşlisi karşısına bu bücürü sürmekte bir beis görmemişti.

abd koçunun bir sihirbaz olduğunu anlamamız uzun sürmedi. bu bugs isimli bücür, topu kaptığı gibi sahada ileri geri koşturuyor, her delikten geçiyor, topu asla rakibe bırakmıyordu. sovyet beşlisi, bu cüceyi kovalamaktan bitap düşmekle kalmamış, 25 sayı da geriye düşmüştü skor tabelasında.

artık bitime 5 dakika kalmıştı. sovyet koçu öfkeyle kenara gelmiş ve oyuncularına eliyle birtakım direktifler vermişti. n'olduysa ondan sonra oldu; sovyet beşlisi farkı hızla kapatıyordu, 20...17....15....10....8.....6....5.....2........ maçın bitimine 4 saniye kala 87-85 abd öndeydi.

işte, zamanın durduğu an budur: sovyet takımı zamanı durdurmak için faul yaptı. bitime 4 saniye vardı ve abd takımı topu yandan oyuna sokmayı seçti doğal olarak. iki kişi paslaşsa bitiyordu oyun.

ama öyle olmadı, top oyuna sokulurken sovyet oyuncu abd'liden önce tipledi, top havadaydı şimdi, bir başka sovyet oyuncu kaptı onu ve gong sesiyle birlikte potaya gönderdi.

kalbimiz durmak üzereydi, lanet olası top potada sektikten sonra tekrar çembere düştü ve çemberde dönmeye başladı... çemberin içine girerse sovyetler, dışına düşerse abd'liler havaya fırlayacaktı.

maç bitmişti ama top çemberde dönüp duruyordu, bir dakikaya yakın döndü top potada, zaman tamamen durmuştu. "4 saniye, 3 saniye, 2 saniye, 1 saniye" diye bağırarak geri sayan trt spikerinden bir süredir ses gelmiyordu, kalbinin durduğunu sandık. görüntü potaya kilitlenmişti, bizim gözlerimiz de, bütün oyuncular da, tribünler de...

görüntünün geri geldiği anda top çemberin dışına düştü, sovyet oyuncular yere yıkılırken abd'liler havaya fırladı.

biz ise zamanın durdurulabileceğini öğrenmemiz açısından çok önemli bir deneyimle, daha da ötesi güzel bir rüyadan uyanır gibi madrid'ten ayrıldık...