[caption id="attachment_700" align="alignnone" width="570" caption="Josef Koudelka - "Gypsy boy""][/caption]
gidelim mi
gidelim
topla acılarını
topla
ne varsa
geri kalan
zaman
yola düşme
zamanı
şimdi
kimdi
aradığın
bulduğun
kimdi
şimdi
yollara
yeniden
kendini
aramak için
bıraktık
tık
tık
tık
bütün
yükümüzü
suya
bulduğun
yalnızca
şu ya:
her göçebe ruh, eninde sonunda bir çingeneye dönüşür!
gidelim mi
gidelim
topla acılarını
topla
ne varsa
geri kalan
zaman
yola düşme
zamanı
şimdi
kimdi
aradığın
bulduğun
kimdi
şimdi
yollara
yeniden
kendini
aramak için
bıraktık
tık
tık
tık
bütün
yükümüzü
suya
bulduğun
yalnızca
şu ya:
her göçebe ruh, eninde sonunda bir çingeneye dönüşür!
[caption id="attachment_678" align="alignnone" width="608" caption="L'assassinat de Marat (vers 1880), Jean-Joseph Weerts (1847-1927), Roubaix, Musée d'Art et d'Industrie."][/caption]
siz aydın insanlarsınız, bizden değilsiniz. siz zehirlenmiş bir adamsınız. sizin için fikirler insanlardan daha önemli.
sizler bizimlesiniz ama bizimle değilsiniz! işte benim söyleyeceğim şey: aydınlar huzursuzluktan hoşlanıyorlar, yüzyıllardır ayaklanmaya alışmışlardır. isa nasıl idealist biriydi ve nasıl ilahi amaçlar uğruna ayaklandıysa, bütün aydınlar da bir hayal uğruna ayaklanıyorlar. idealistler ayaklanıyor, bütün değersizler, aşağı olanlar da onlarla birlikte ayaklanıyorlar. hepsinin ayaklanma nedeni kin ve nefrettir; çünkü hayatta bir yerleri olmadığını görüyorlar. işçi, devrim için ayaklanıyor. onun istediği iş aletlerinin, iş ürünlerinin adil bir şekilde bölünmesi. oysa iktidar makamını kesin olarak ele geçirdiğinde devletin varlığına tahammül edeceğini mi sanıyorsunuz? hepsi dağılacak ve herkes kendi hesabına sakin bir köşe kuracaktır.
teknik mi diyorsunuz? oysa teknik boynumuzdaki düğümü daha fazla sıkıyor. bizi daha sıkı bağlıyor. hayır, gereksiz yere çalışmaktan kurtulmalıyız. insan huzur istiyor. fabrikalar ve bilim huzur vermiyor. bir insanın yaşaması için hiç de o kadar şeye ihtiyacı yok! bana küçük bir ev gerekirken neden koca şehirler kurayım? toplu yaşanan yerlerde su kanallarına, kanalizasyona, elektriğe ihtiyaç vardır. bunlar olmadan yaşamayı bir deneyin bakalım. o kadar kolay olacak ki! hayır, bizde gereksiz olan o kadar çok şey var ki! bütün bunlar aydınların yüzünden. bu yüzden ben de diyorum ki aydınlar zararlı insanlardır.
yukarıdaki satırlar bizim iyi huylu maksimiç'in (maksim gorki) bir gece yarısı donmaktan kurtarıp evine götürdüğü bir fransız'ın kendisine söylediği sözler. "benim üniversitelerim" kitabında sözünü ettiği üniversitelerinden biri bu adam da. ben fransız'dan daha ileri gidip şöyle düşündüm:
evet, aydınlar ayaklanıyorlar bir ideal için ve aşağı halk kitlesi de onlarla birlikte ayaklanıyor. ya sonra? aydınlar ideallerini yaşama geçirmek için iktidarı ellerinde tutmak zorunda olduklarını görüyorlar. aslında onlar için gerçekten de halk kitlesinin huzuru yerine ideallerinin gerçeklik karşısında sınanması çok daha büyük bir anlam ifade ediyor. bu nedenle fransız devrimi'nde görüldüğü üzre korkunç bir terör uygulamaktan bile geri durmuyorlar.
marat'nın yargılamadan kurtulduktan sonra başına defne tacı geçirilip halkın omuzlarında gezdirilirken bağırdığı "yüz bin kelle istiyorum!" lafı da çok ironik bu sebeple. (bu arada devrimin önderlerinden robespierre'in kellesinin de araya karışması belki daha ironik!) ideallerle gerçeklik arasında büyük açı farkını yaratan aydınların bu tavrı belki de. ideallerin gerçekleşmesi için soyundukları "toplum mühendisliği" çoğu zaman trajediye dönüşüyor ve tarih bunun örnekleriyle dolu.
sanki bu fransız'a katılıyor gibiyim: aydınlar zararlı insanlardır!
siz aydın insanlarsınız, bizden değilsiniz. siz zehirlenmiş bir adamsınız. sizin için fikirler insanlardan daha önemli.
sizler bizimlesiniz ama bizimle değilsiniz! işte benim söyleyeceğim şey: aydınlar huzursuzluktan hoşlanıyorlar, yüzyıllardır ayaklanmaya alışmışlardır. isa nasıl idealist biriydi ve nasıl ilahi amaçlar uğruna ayaklandıysa, bütün aydınlar da bir hayal uğruna ayaklanıyorlar. idealistler ayaklanıyor, bütün değersizler, aşağı olanlar da onlarla birlikte ayaklanıyorlar. hepsinin ayaklanma nedeni kin ve nefrettir; çünkü hayatta bir yerleri olmadığını görüyorlar. işçi, devrim için ayaklanıyor. onun istediği iş aletlerinin, iş ürünlerinin adil bir şekilde bölünmesi. oysa iktidar makamını kesin olarak ele geçirdiğinde devletin varlığına tahammül edeceğini mi sanıyorsunuz? hepsi dağılacak ve herkes kendi hesabına sakin bir köşe kuracaktır.
teknik mi diyorsunuz? oysa teknik boynumuzdaki düğümü daha fazla sıkıyor. bizi daha sıkı bağlıyor. hayır, gereksiz yere çalışmaktan kurtulmalıyız. insan huzur istiyor. fabrikalar ve bilim huzur vermiyor. bir insanın yaşaması için hiç de o kadar şeye ihtiyacı yok! bana küçük bir ev gerekirken neden koca şehirler kurayım? toplu yaşanan yerlerde su kanallarına, kanalizasyona, elektriğe ihtiyaç vardır. bunlar olmadan yaşamayı bir deneyin bakalım. o kadar kolay olacak ki! hayır, bizde gereksiz olan o kadar çok şey var ki! bütün bunlar aydınların yüzünden. bu yüzden ben de diyorum ki aydınlar zararlı insanlardır.
yukarıdaki satırlar bizim iyi huylu maksimiç'in (maksim gorki) bir gece yarısı donmaktan kurtarıp evine götürdüğü bir fransız'ın kendisine söylediği sözler. "benim üniversitelerim" kitabında sözünü ettiği üniversitelerinden biri bu adam da. ben fransız'dan daha ileri gidip şöyle düşündüm:
evet, aydınlar ayaklanıyorlar bir ideal için ve aşağı halk kitlesi de onlarla birlikte ayaklanıyor. ya sonra? aydınlar ideallerini yaşama geçirmek için iktidarı ellerinde tutmak zorunda olduklarını görüyorlar. aslında onlar için gerçekten de halk kitlesinin huzuru yerine ideallerinin gerçeklik karşısında sınanması çok daha büyük bir anlam ifade ediyor. bu nedenle fransız devrimi'nde görüldüğü üzre korkunç bir terör uygulamaktan bile geri durmuyorlar.
marat'nın yargılamadan kurtulduktan sonra başına defne tacı geçirilip halkın omuzlarında gezdirilirken bağırdığı "yüz bin kelle istiyorum!" lafı da çok ironik bu sebeple. (bu arada devrimin önderlerinden robespierre'in kellesinin de araya karışması belki daha ironik!) ideallerle gerçeklik arasında büyük açı farkını yaratan aydınların bu tavrı belki de. ideallerin gerçekleşmesi için soyundukları "toplum mühendisliği" çoğu zaman trajediye dönüşüyor ve tarih bunun örnekleriyle dolu.
sanki bu fransız'a katılıyor gibiyim: aydınlar zararlı insanlardır!